17 Eylül 2010

evime gelme ama eğer gelirsen

evet tabii, dışarda değilsem evdeyimdir
ışık yanmıyorsa
ya da sesler duyarsan
kapımı çalma,
proust okuyor olabilirim
biri kapımın altından proust bırakmışsa
ya da güvecim için kemiklerinden birini,
borç para veremem,
telefonumu
veya arabamdan geriye kalanı kullanamazsın
ama dünkü gazeteyi
eski bir gömleğimi ya da sosisli bir sandviçimi
alabilirsin
ya da gece çığlık atma huyun yoksa
kanepede uyuyabilirsin
gayet normal bu;
hepimiz sıkıntı çekiyoruz


ancak ben
harvard'da okutacağım bir aileye bakmaya
ya da av arazisi almaya çalışmıyorum,
gözüm yükseklerde değil
birazcık daha
hayatta kalmaya uğraşıyorum,
onun için bazen kapımı çalarsan da
açmazsam
ve içeride bir kadın yoksa
belki çenemi kırmış
bağlayacak tel arıyorumdur
ya da duvarkağıdımdaki kelebekleri
kovalıyorumdur,


yani kapıyı açmazsam
açmam, ve nedeni
henüz seni öldürmeye,
sevmeye, ya da kabullenmeye hazır olmamamdandır,
demek ki konuşmak istemiyorum
meşgulüm, çıldırmışım, keyifliyim
veya belki bir ip hazırlıyorum;
onun için ışık açıksa bile
ve eğer nefes alıp verildiğini, dua veya şarkı söylendiğini
radyonun ya da atılan zarların
veya daktilonun sesini duyarsan -
uzaklaş, sebep gün değil
gece değil, saat değil;
kabalıktan gelen cehalet değil,
hiçbir şeyi incitmek istemem, böcekleri bile
ama bazen ayırdetmesi zor
birtakım duyumlar sezinliyorum,
ve mavi gözlerin, maviyseler eğer
ve varsa eğer saçların,
ve kafan - içeri giremezler
ta ki ip kesilene ya da düğümlenene dek
ya da ben yeni aynalarda
traş olana dek, ta ki dünya
durana ya da ebediyen
açılana dek.